4 Aralık 2016 Pazar

THE SISTER I CHOSE


Bi' kamyon kap gel be İpek,
Mavi olsun.
Her şey yolunda burda, herkes işinde gücünde.
Kocamı seviyorum, o da beni seviyor daha ne olsun?
-Mavi olsun be İpek, daha mavi, masmavi olsun!

Yürümüyorum, koşuyorum geleceğe iki nala.
İki ayağım var kızım nasıl dört nala koşayım,
Saçmalama.

Kap bi' Snickers gel be İpek, hadi nolur lan...
Yaşam içimde büyüyebilir her an.
Saçlarının uçlarına maviler sür de gel.

Ben kötümserlerin bebeği olmasına karşıyım İpek.
Yalnızca ama yalnızca
İşin gücün, koşturmacanın ortasında aniden,
Kafasını kaldırıp göğe bakma ihtiyacı hissedenlerin olsun bebeği.
Bir de Wagner'i bilenlerin.
-Wagner canım, Richard Wagner, hani şu Nietzsche'nin en sevdiği.

Hep o mor ve yeşil pabuçlarını arıyor gözüm,
Hep o uzun siyah hırkanı.
Ağzında sigarayla odanın kapısını açıp
"Kalk lan akşam oldu, kokuştun mu?!" diyen sesin.
Bulut desenli mavi bir don al da gel be İpek...
Çünkü bende var bir tane, sende de olsun istiyorum.
Mabadına gökyüzü giymişsin gibi lan, çok komik.
Mabad demek de komik, gökyüzü giymek de.
Komik işte kızım, ben çok gülüyorum, nolcak?
-Mavi olacak İpek, bir gün herkesin zihni
    masmavi olacak inanıyorum.

Gemlik, 2016

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Mevsimlerden Özgürlük

                                                                                                     Osmanım'a

Günlerden Mart...
Ben sana güvendikçe Everestleşiyor omuzların.

Bin üç yüz seksen beş temkinli adım,
Sekiz yüz elli üç noktalama işareti,
Bir sürü yüz, bir uğultu ses
Ve tavana kadar sabırdan sonra
Nihayet,
Sevmeye özgürüm bu Haziran.

Aylardan Bahar...
Sen bana baktıkça deniz fenerileşiyor gözlerin.

Sen bakınca ben Güneşi tutabileceğimi sanıyorum.
Sen sarılınca ben Pisa Kulesini düzeltebileceğimi sanıyorum.
Sen sevince ben Pasifik Okyanusunu bir dikişte içebileceğimi sanıyorum.

Yıllardan 25...
Ben seni sevdikçe Gökyüzüleşiyorum.

Birlikte yeldeğirmenleriyle savaşalım.
Kendimize kadar bir gezegenimiz olsun.
Yalnızlık insanın içindedir,
İçlerimizi laboratuvar ortamında birleştirelim.
Gecenin bir yarısı kalkıp aynı buzdolabını kurcalayalım.
Sen benden su istersen ben nehirler bulurum.
Aynı cama vurup birbirine karışan yağmur damlaları olalım.
Atmosferde gezinerek bekleyen zilyonlarca kelimenin içinden çıkalım,
Gel seninle belirtili isim tamlaması olalım.

Mevsimlerden Özgürlük...
Sen bana gülümsedikçe mavileşiyor kanatlarım.

Bir tutam yaram vardı göğsümde,
Hüzün kokusu genzimi yakıyordu.
Sen elimi tuttuğunda,
Genzimdeki yangın ve yurdun doğusundaki kar yağışı bitti.
Göğsümdeki yaralar ayakta tedavi edildi.
Haziran bu yıl beni alnımdan öpüp gitti.

Bursa, Ağustos

26 Ocak 2015 Pazartesi

küçük aklım

gözlerinde bulduğum renkler
bence başka bir gerçekliğe aitler


mayıs ortasını andıran ılık rüzgarda
deniz gibi dalgalanan saçların
sanki bir ışık kaynağından
savruluyor evrenin her köşesine


zavallı gözlerimi senden alamayışımdan
gökyüzüne bile bakamıyorum
küçük aklımı senden uzak tutamıyorum


Bursa, Şubat 2o13

6 Ekim 2014 Pazartesi

Dostum Söğüt

Bir söğüt vardır
Eski dostumdur
Uzun uzun bakışırız bazı akşamlar.


Der ki, 'İstisnasız tüm söğütler
İnsanlara yalnızca manzaradır.
Ben öyle insanlar gördüm ki
Onlar bu evrende yalnızca manzaradır.'


Tevekkülü,
Dallarını toprağa eğişinden öğrendim.


Veletler gövdesine kalp çizmişlerdi bir gün
Yaşlar süzülüyordu yapraklarından.
'Çok mu acıyor?' dedim.
Ne aptallık benimki.
'Acıdan değil, sadece üzgünüm' dedi.
'Tek istedikleri aşkı ölümsüzleştirmekti,
Oysa ben de öleceğim bir gün.'
O gün asaleti öğrendim.


Kış gelince dallarına kar birikir
Çocuklar toplanır sallar dallarını
Bir anlık bir şeydir karların düşmesi
Bir an çığlıklar atarak gülerler çocuklar
O bir an, dostum Söğüt'ün
Yıl boyu en mutlu olduğu andır.
Sevgiyi, dallarını kıran çocuklara
Dolu dolu gülümsemesinden öğrendim.


'Müzik' der, 'bana rüzgarı andırıyor.
Şiir ise ağaçtır, dimdik durur.
İşte şarkı, ağacın dallarını rüzgarla
Mutlu mutlu kıpırdatmasıdır.'


Dostum Söğüt,
'Üzülme çocuk' der,
Benim gözlerim buğulanınca bazen,
'Herkesin şeytanı kendi içindedir
Kötülük var fıtratında iyilik olduğu gibi
Cezadan korkup kötüden caymak değil,
Ödüle kanıp iyiye yönelmek de değil,
Erdem dediğin,
Yüreğinin her şeyden bağımsız olarak
Doğruyu seçmesidir, her şeye rağmen.'




-Bursa, 2014

1 Ekim 2014 Çarşamba

Balkabağıyla Dertleşmeler

Gittik, geldik, yol bitti.
Biz bi' yere varamadık be Balkabağı.
Yürüdük yürüdük bitmedi koridorlar.
Kapımızı hep anahtarımızla açtık.
Bir ağaç, bir kedi, bir travesti gördüm.
Her gece gördüm, her camdan bakışımda.
Biz boktan mahalleler de gördük, ayışığında.

Taşındığımız gün elinde bi' tabak sarmayla
Pavyonda çalışan abladan başka
Kapımızı çalanın olmadığı
Boktan apartmanlarda oturduk.
Sonra o ablayı apartmandan atmak için
İmza topladılar.
Taşındıktan 7 ay sonra ilk kez o gün gördüm
Üst kat komşumuzun yüzünü
Öyle de boktan insanlardı o mahalledekiler
Öyle de namuslulardı(!)...
O boktan mahallelerde bazen terziler olur
Hacıdırlar üstelik.
Gecenin bi yarısı kapını çalarlar.
Açmamak en güzeli, ışığı görür de
Niye açmadınız diye bile soramaz ertesi gün.

Zaten hacıdan hocadan bi' de
Sessiz durandan kork Balkabağı.

Hani bir şiir vardı, nasıldı,
'Gecenin efkarı iniyor perde perde
Sevdanın hayali vuruyor arada bir içime...'
İşte öyledir sevda, arada bir hayali vurur
İçine.
Gözlerine biriken hüzün ıslağını
Geri itmeye çabalarken
Boğazında mitozla çoğalır
Hayallerinin parçaları.
Ses tellerini keserler konuşamazsın
Hem zaten asıl hayal kesiği acıtır
İnsanın etini en çok.
Kağıt kesiği değil.

Doğduk, büyüdük, yaşadık, hayat bitmekte
İçimiz bu gece pür kasvet yine.

Bi' kıçımızı toplayamadık be Balkabağı.
Yüreğimizi bi' kaldıramadık müfredattan.
Bi' fırsatçı olamadık, kafamızı kullanamadık.
Bi' yazamadık, bi' okuyamadık.
Uyuduk, büyüdük de
Bi' bok olamadık be Balkabağı.

Bursa,2014

14 Ağustos 2014 Perşembe

Kırılgan

Kırılgan bir çocuğum ben
 Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
 Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
 Oysa kırılganım ben
 Gözyaşlarım mücevher
 Saklıyorum herkesten
 Ürküyorlar gözümdeki ateşten
 Ürküyorlar dilimdeki zehirden
 Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
 gözükara cesaretimden
 Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
 Bir yanı çılgın dağ doruğu.
 Oysa böyle yapmasam ben
 Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
 Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.

-Murathan Mungan

29 Mayıs 2014 Perşembe

Çanakkale İçimde

Bir tarafım deli incir,
Kırkikindi yağmurları, şebnem, göçmen kuşlar,
Kuru yapraklar, çamurlu topraklar,
Ayaklarında terlikle şemsiye satan çocuk,
İç titremesi, karabiber çayı, hasret.

Bir tarafım Uludağın zirvesi,
Kar, tipi, kuru soğuk,
Parmaksız eldiven, kırmızı burun,
Kara postallar, yeşil atkılar,
Yarım kalmış kardanadamlar,
Battaniye, ıhlamur, daha çok hasret.

Velhasıl bir tarafım buz tutmuş,
Bir tarafım yosun.

Halbuki içim;
Kiraz ağacı, şeftali, kayısı reçeli,
Domates salçası, Ezine peyniri, köy ekmeği,
Guguk kuşu, pamuk tarlası, bostan tarlası,
Ufukta gözkırpan tayf, Denizde Akşam,
Uçuşan martılar, dalgalarla yarışan yunuslar,
Meltem, lodos, kordon, Veziroğlu dondurması,
Özgürlük Parkı, İstiklal İlkokulu, Taşkın gözlemesi,
Aynalı Çarşı, Truva Atı, Çimenlik Kalesi,
Yalı Hanı, Hayal Kahvesi, Donanma Çay Bahçesi,
Amfitiyatro, İt durmaz tepesi, Dur Yolcu yazısı,
Doktor Mümtaz Meydanı, Çanakkale Lisesi, Kilitbahir Kalesi,
Bisikletli lahmacuncu, Cuma pazarı, Naciye Abla,
Sarıçay, Köprübaşı, kapısı hep kilitli Havra,
Cumhuriyet Meydanı, İskele, Halk Bahçesi.

Doğrusu içim hâlâ,
Marina'nın orda, babasının elinden tutmuş,
Leğenlerde kıpraşan sardalyalara bakan
Kız çocuğu.

İçim yakamozun suçlusu Ay,
İçim geçilmez Çanakkale Boğazı,
Ve içim her saat başı Saat Kulesi.

-Bursa,2014